Martin Scorsese'nin 1990 yapımı başyapıtı "Goodfellas", suç dünyasının acımasız gerçekliğini gözler önüne sererken, karakterlerinin derinlikli portreleriyle de izleyicileri etkisi altına almıştır. Bu film, aslında bir suç hikayesi gibi görünse de, özünde insan doğasının karmaşıklığını, güç arzusunun yıkıcı etkilerini ve sadakatin kırılganlığını irdeleyen bir felsefi yapıt olarak da değerlendirilebilir.
Filmin merkezindeki karakter, Henry Hill, suç dünyasına girişiyle birlikte hayatının kontrolünü kaybeden bir adamdır. Ancak Henry'nin trajedisi sadece suçla ilişkili değildir; asıl trajedisi, kendi iç dünyasındaki çöküşüdür. Filmin her ne kadar başında bunu görmesek de Henry, güç ve statü arayışıyla dolup taşarken, insanlığını yitirir ve sonunda yalnızlıkla yüzleşir. Gangsterliği istemez bir nevi kendisini Gangster olarak görür Bu, filmin temel felsefi teması olan güç ve kontrol arayışının insani bedellerini yansıtır.