Saplantılı bir epistemolog, epistemolojiye dair neredeyse her şey ile ilgilenme konusunda cüretkar ve azimli olmaya dikkat edecektir. Bu nedenle baştan belirtmekte fayda görüyoruz ki bu yazı, bir epistemoloji... Daha fazla göster
Saplantılı bir epistemolog, epistemolojiye dair neredeyse her şey ile ilgilenme konusunda cüretkar ve azimli olmaya dikkat edecektir. Bu nedenle baştan belirtmekte fayda görüyoruz ki bu yazı, bir epistemoloji yazısıdır ve epistemoloji açısından konuyu ele almaktadır. Yazar, feminist kuram hakkında öne sürmek veya söz etmek durumunda kaldığı her konuda eleştiriye ve önerilere açıktır. Diğer yandan daha önce ele aldığımız epistemolojiye giriş, dini ve reformcu epistemoloji, doğallaştırılmış epistemoloji, erdem epistemolojisi ve Gettier problemi yazılarımızı okumanız, bu içeriğin sizin için daha verimli olmasına katkı sağlayacaktır. Çünkü çağdaş epistemolojideki yaklaşımlar birçok tartışma başlığı altında çoğunlukla birbiriyle ilişkilidir.
Bilen birinin kültürel aidiyeti, cinsiyeti, bireysel deneyimleri, eğitim süreci veya başka türden bir kimliği, bilme sürecinin kendisinde etkili midir? Bu farklılıklar bilişsel mekanizma olarak bilme aygıtı ya da işlemcisi olan zihnimize dışarıdan gelen girdilerin farklılığına işaret etmektedir. (Quine’ın işaret ettiği gibi!) Bu farklı girdiler, zihinsel çıktılar üzerinde bir etki sahibi olabilir. İşte tam bu noktada bir erkek ve bir kadının deneyimlerinin farklılıklarını düşünün. Örnek olarak bir doğumun acısını bilmeyi ele alın, bir erkek bu bilmeye epistemik olarak asla tam anlamıyla sahip olamaz gibi görünüyor. Çünkü bu acı ve doğum sürecinin bilişsel girdisini hiçbir zaman (en azından yakın zamanda) deneyimlemeyecek gibi duruyor. Bu haliyle bir erkek, kadınların bu ve benzeri konularda deneyimleri, bilişsel süreçleri ve bunların çıktıları hakkında bir bilgi sahibi, tam anlamıyla, olabilir mi? Şimdi analitik felsefenin epistemolojiye dair klasik örneğine tekrar dönelim;