20. yüzyıl bilimin yüzyılıydı. Bu yüzyılda bilim, insan toplumuna entegre olarak ilerliyor ve gelişiyordu. Albert Einstein’ın bu yüzyılda zihnini gelişime açması, bilimsel olguların derinlerini incelemesini ve merakı olan fiziğin bütün tanım, postulat ve teorilerinin temellerini sorgulamasının zorunlu olduğunu gösterdi. Bilgi neydi? Bilgiye erişim imkanı neydi ve fizik bilimi ne kadar doğanın gerçekliği üzerineydi? Tüm bu sorular Albert Einstein’ın büyük atılımı için temel bir bilim ve bilgi felsefesi merakının doğmasına sebep oldu. Albert Einstein’ın felsefe öncülleri oldukça basitti:
Bu üç basit felsefi argüman, Isaac Newton Klasik Fiziğine vurulan büyük darbenin öncülleriydi. Isaac Newton dönemine göre oldukça tutarlı ve güçlü bir bilimsel alan oluşturmuştu. 1686 tarihinde yayınlanan kitabı Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri), klasik mekaniğin temelini atmıştır ve tarihin en önemli bilimsel kitaplarından biri olmuştur. Bu kitabın bilimsel önemi dışında altında yatan felsefi sunuşu da görmek oldukça kolaydır:[1]