Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Doğa, Taklit ve Teknolojinin Birleştiği Nokta: Biyomimetik

Doğa, Taklit ve Teknolojinin Birleştiği Nokta: Biyomimetik
10 dakika
11,039
Tüm Reklamları Kapat

Gün içinde bin bir zorlukla karşılaşır ve onların üstesinden gelmek için elimizden geleni yaparız. Neyse ki elimizin altında internet var! İhtiyacımız olan her çözümü parmak hareketlerimizle ekranlarımıza taşıyabiliyoruz. Sonrası ise basit: Videoyu aç, yapılanları tekrar et. Yani ekranın diğer tarafındakini taklit et. 

Taklit doğumumuzdan itibaren bizlerle olan, iletişim kurmamızı, öğrenmemizi sağlayan ve yaşamımızı kolaylaştıran bir davranıştır. Aynı sözcükleri “teknoloji” için de kullanabiliriz. Onun yardımı ile iletişim kurarız, öğreniriz ve karşılaştığımız sorunları kolayca çözeriz. Taklit ile teknoloji bir araya gelince ise işler çok daha kolay oluyor. 

Tüm Reklamları Kapat

Da Vinci’den Günümüze

Uçmak birçok dilde ve birçok kültürde özgürlüğü temsil eder. Doğadan kopup gelen insanın genlerinde de özgür olma isteği vardır; göç etmek ister, keşfetmek ister. Ve uçmak eskiden beri insanın içinde bir ukdedir. Tarihte birçok uçma girişimi görmek mümkün. MÖ 400’lü yıllarda Yunanlıların geliştirdiği 200 metre kadar uçmuş olduğu düşünülen aletten tutun da Abbas İbn Firnas, Leonardo da Vinci, Sir George Cayley, Wright Kardeşler’e kadar niceleri uçuş girişiminde bulundu. Fakat Da Vinci ile uçma girişimlerinin bir adım daha ileri taşındığı düşünülüyor. Çünkü bulgulara göre Da Vinci tasarladığı makineyi kuşların anatomik yapısını göz önüne alarak oluşturdu. Muhtemelen ondan öncekiler de kuşlardan ilham alarak uçmayı denedi fakat elimizde onların incelemeler yapıp yapmadığına dair bulgular ne yazık ki yok. Da Vinci’nin girişimini biyomimetik alanının temeli olarak alabiliriz. Ayrıca ilk başarılı insanlı uçuşu gerçekleştiren Wright Kardeşler de, bir güvercinin anatomisini inceleyerek kendi aletlerini tasarladılar. Bunlar tarihteki ilk taklit girişimleri, günümüzde ise bu alan çok gelişti ve gelişmeye de devam ediyor. 

image
evrimagaci.org/dosyalar/icerikler/28511732_ailesbattanteslucvia.jpg" />

Tüm Reklamları Kapat

 

Biyomimetiği, insanın günlük yaşamında karşılaştığı sorunları doğayı örnek alarak, ya da taklit ederek, çözme çabası şeklinde tanımlayabiliriz. Çünkü doğa insandan çok daha yaratıcı çözümlere sahip! Bize ev sahipliği yapan gezegen üzerinde milyonlarca farklı tür var ve her türün birinci amacı hayatta kalmak. Bunu başabilmek için ise farklı özellikler evrimleştirmek zorundalar. İnsan ise bu türlerden sadece bir tanesi ve farklı özelliklere sahip olup yaşamını kolaylaştırmak için doğadaki diğer canlıları taklit etmek zorunda. Evet, aslında mühendisliğin doğa ile iç içe olan bu alanında işler doğayı ve doğadaki canlıları taklit ederek işliyor. Takip edilen sorun çözme yolları burada da aynı: Sorunu bul, gözlem yap, çözümü bul. Tabii ki bu alanda en önemli madde gözlem yapmak, Da Vinci ve Wright Kardeşler’in yaptığı gibi. 

Taklit süreci kimyayı kullanarak uzun zincirli kimyasal yapılar, moleküller, büyük yapılar ve biyolojik karakterler içeren mekanizmalar oluşturmayı içeriyor. 1940lar ve 1970ler arasında hızla gelişim sağlamasına rağmen, bu alanda bahsi geçen prosedürü takip etmek teknolojik yetersizliklerden ötürü zor oldu. Fakat milenyuma gelindiğinde artık işler daha kolaylaşmıştı. Özellikle de biyoloji ve sentetik kimyanın birleşmesi, doğal ve yapay kaynaklar kullanılarak biyomimetik moleküllerin oluşturmasını mümkün kılmaya başladı. Derken, 2003 yılında İngiliz mühendis ve biyomimetikçi Julian Vincent mikroskopik dünyayı inceleyerek makro teknolojiler geliştirilebileceğini ortaya attı. Fakat hiç kimse Vincent’ın köpek balıkları ile uğraşacağını düşünmemişti. 

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

 

Doğal Çözümler

Makroskopik bakış açısından incelendiğinde, köpekbalıklarının derileri otomobil ve spor alanlarına büyük katkıda bulunabilir. Derilerinin biyokimyasal yapısı sürtünmeyi azaltma özelliğine sahip, bu da yüzücülere daha hızlı yüzme imkanı sağlayabilir. Ayrıca bu özellik otomobil sanayisinde kullanıldığında ise daha iyi performans daha az zarar demek oluyor. Fakat Vincent olaya çok farklı yaklaştı, makroskobik açıdan bakmak yerine mikroskobik açıdan bakmayı denedi ve tıp alanına çok büyük katkıda bulunacak bir keşfe imza attı. Köpekbalığı derisi doğal olarak antimikrobiyal. Yani, kolonileşmeyi de enfeksiyonu da engelleyebiliyor. Fakat bu özel bir bağışıklık sisteminden ya da amino asit dizilerinden dolayı değil, derinin kendi yapısından dolayı. Deri girinti ve çıkıntılar içeriyor, bu da mikroorganizmaların deriye tutunmasını engelliyor. Eğer bu özellik okyanuslardan laboratuvar ortamına taşınabilirse tıbbi aletler bu yapılarla kaplanacak ve böylece dezenfektan görevi görecek. İlk testlerde bu yapının mikrobiyal bağlanma ve koloni oluşumunu engellemede son derece başarılı olduğu görüldü. Ekip ilerleyen yıllarda, hedeflenen materyallerin yapay köpek balığı derisi ile kaplanacağını belirtiyor.

image

 

Doğada her canlının kendine has hareketleri vardır. Fakat konu kuşlar olduğunda “hareket” yelpazesini daha geniş tutmalıyız. Değişik hareketlere sahip olan kuşlardan birisi de Ağaçkakanlar. Ağaçkakanlar üreme dönemleri geldiğinde, kuru ağaç gövdelerine sivri gagalarını vurarak karşı cinsi etkilemeye çalışır. İsmini ise bu hareketinden almaktadır. Bunun açıklaması basit. Açıklanması zor olan şey ise saniyede 18-20 defa ağaca vuran ağaçkakanların beyinlerinin nasıl bu darbelerden etkilenmediğidir. Çünkü bir ağaçkakanın ağaca her vuruşu, bir futbolcunun topa vuruşundan 100 kat daha fazla darbe almasına sebep olmaktadır. Bu vuruşu bir insanın denediğini düşünün, muhtemelen beyin sarsıntısı sonucu ayrıştırıcılara yem olurdu! Ağaçkakanların bu marifeti Kaliforniya Berkeley Üniversitesi’nden Sang-Hee Yoon ve Sungmin Park isimli iki bilim insanının da ilgisini çekmiş ve ağaçkakanlar üzerinde çalışmaya başlamışlar. Uzun araştırmalar sonucu, kuşların beyinlerini sarsıntılardan dört farklı yöntem kullanarak koruduğu bulunmuş. Dört yöntemin şunlar olduğunu söylüyor ikili baş yazarlığını yaptıkları makalede: Gagaları sert fakat esneyebilir; kafatası kemikleri süngerimsi; beyin ve kafatası arasında sıvının bulunduğu genişçe bir boşluk var ve titreşimi azaltmak için evrimleşmiş olan ve ağaçkakanın diline bağlanan bir zar mevcut. Mühendisler bu doğal yapıları şok absorbe edici aletler üretmek için kullanmayı düşünüyorlar ve bu doğrultuda bir dizi deney gerçekleştirdiler. Deneyin sonuçlarına göre, üretilen silindir şeklindeki alet 60.000 kg kuvvete kadar dayanabiliyor. Ağaçkakanların maruz kaldığı kuvvetin 1.200 kg olduğunu düşünecek olursak, üretilen maddenin ne derece başarılı olduğunu anlayabiliriz. Fakat bu kuvvet dahi çok kullanışlı değil. Araştırmacılar dayanma kuvvetini daha da arttırma peşindeler.

Tüm Reklamları Kapat

 

Akıllı Malzemeler ve Nanoteknoloji

Hasta olduğumuzda ateşimiz çıkabilir. Bunun sebebi vücudun dışarıdan gelen mikroorganizmalara ve virüslere karşı ürettiği savunma mekanizmasıdır. Peki, bu mekanizma vücuda yabancı organizmaların girdiğini nasıl anlıyor? İşte bunun cevabını bulmak, akıllı malzemelere giden yolun kilit noktasını oluşturuyordu. Dışarıdan gelen organizmanın proteinleri ister istemez konak canlının, yani bizlerin, hücreleri ile etkileşimde bulunuyor. Konak canlının hücreleri yabancı proteini algılıyor ve diğer hücrelere bunu aktararak bir direniş göstermeye başlıyorlar. Bu dirence bağışıklık sistemine özgü hücrelerde katılıyor ve yabancı hücrelerle olan savaş başlıyor ve bunun yan etkisi olarak da vücut ısısı giderek artmaya başlıyor. Aynı sistem hücreler tarafından birçok farklı durum için kullanılabilir; sıcaklık değişimleri, kimyasal maddeler, ortam değişiklikleri vs.

Kilit nokta olan bilgi ise hücrelerin değişimlere karşı olan hassasiyeti ve değişimlere verdiği hızlı tepkiler. Bu değişimler hücrelere hayatta kalma imkanı sağlarken, bizlere de, koku almaçlarından tutun da hedefi on ikiden vuran ilaçlara kadar sınırsız sayıda teknolojik sistemler geliştirmemizi sağlıyor. En yaratıcı örneklerden birisi de MIT’de kimya profesörü olan Timothy Swager ve ekibine ait. Ekip besin zehirlenmelerinden ve etlerin boşa gitmesinden çok etkilenmiş görünüyor ki buna bir çare bulmuşlar. Ekip bir sensör oluşturmuş. Oluşturulan sayesinde etin çürük olup olmadığını koklamak ve tatmak zorunda kalmadan anlayabileceğiz. Sensörün çalışma mekanizması burun hücreleri ile aynı, yani onları taklit ediyor. Eti kokladığımızda burnumuza gelen kötü kokular etin bozulmasına sebep olan kimyasallardır. Bu kimyasallar burun hücrelerimizin almaçlarına bağlanır ve bizlere kötü koku olarak kendini tanıtır. Swager ve arkadaşlarının icadı da bu kimyasalları algılıyor ve size etin bozuk olup olmadığını bir telefon uygulaması ile anında söylüyor. Kullanıcılar bu sayede zehirlenmekten veya eti boş yere çöpe atmaktan kurtulmuş olacak.

Teknolojinin gelişmesi yeni tıbbi uygulamaları da beraberinde getiriyor. Bu gelişmelerden en önemlisi ise yapay organ nakilleri. Henüz çok ilerlemiş bir teknoloji değil fakat organ nakillerinin tahtına oturması an meselesi. Bir bireyden diğerine yapılan organ nakillerinde doku uyuşmazlığı problem basamaklarından en önemlisini oluşturuyor. Yapay organ nakillerinde ise bu problem hasta kişinin vücudu ile nakledilecek organın uyuşacağı şekilde üretilen yapay doku kullanılarak aşılmış oluyor. Ancak teknolojimiz bazı durumlarda henüz yetersiz. Hücrelerin sahip olduğu zarlar organizmayı korumak üzere evrimleşmiştir. Bunu zararlı kimyasalları ve maddeleri hücrenin dışında tutarak gerçekleştirir. Bir yandan da hücrenin ihtiyaç duyduğu kimyasalları içeriye almak zorundadır. Bu durumda hücre zarı üzerinde duran bazı kanalcıklar görevi devralır ve gerekli maddeler bu kanalcıklar sayesinde organizmanın içerisine alınır. Bu özelliğe seçici geçirgenlik denir. Teknolojimizin yetersiz kaldığı durumlardan bir tanesi de bu özelliğe sahip zarlar üretmek. Nisan ayında yayınlanan yeni bir araştırmaya göre seçici geçirgen özelliğe sahip zarlı yapılar üretmek kısa bir zamanda mümkün olabilecek. Bilim insanlarından oluşan uluslararası bir ekip nano tüpler kullanarak seçici geçirgen zar üretmeyi başardı. Zarların üzerine ürettikleri karbon nanotüpleri yerleştirdiler, gerekli miktarda enerji verdikten sonra bu tüplerin bazı kimyasallara karşı özellikle seçici davrandığını gördüler. Tıpkı doğal hücrelerin zarlarındaki kanalların yaptığı gibi! Ekip devrim niteliğinde bir buluş gerçekleştirmiş olabilir çünkü yapay karaciğer ve yapay böbrek nakillerinden sonra hastalar için tehlike arz eden en önemli şey organların zarlarının yeterli derecede geçirgen olmamasıydı. Bu yöntem kullanılarak gelecekte daha sağlıklı yapay organ nakillerinin yapılması umuluyor.

Tüm Reklamları Kapat

 

Yapay Zeka

İnsanlık üzerinde oluşturabileceği tehlikeler tartışıladursun yapay zeka geleceğin en büyük teknolojik gelişmelerinden olacak. Kendi kendine program yazan bilgisayarlar üzerinde çalışmalara çoktan başlandı. Eğer komplo teorilerinden uzaklaşıp bu teknolojinin gelişmesine bir şans verirsek teknolojimizin gelişme hızı daha da artacak. Belki de yüz yılın en büyük teknolojik gelişmesi olacak olan bu ürün de biyomimetik tabanlı. Bu sefer esinlenilen organizma doğanın derinliklerinden çıka gelmiyor. Yapay zekanın temelleri bizim sinir sistemimize dayanıyor. 

Beynimiz milyarlarca sinir hücresinin birbiri arasında mekanik ve kimyasal yollarla iletişim kurması sayesinde varlığını sürdüren bir organ. Nasıl ki önemi tartışılamaz ise diğer organlara nazaran daha karmaşık olduğu da tartışılamaz ve hala tamamen anlaşılmış değil. Yapay Zeka geliştirme atılımını ilk olarak 1943 yılında Warren McCulloch and Walter Pitts gerçekleştirdi. İkili bilgisayar sistemlerinde beynimizdekilere benzer sinir hücreleri ve sinir ağlarını kullanmayı önerdi, tabii ki sentetik olanlarını. Başlarda başarılı oldukları söylenemez, fakat sonraki yıllarda bu sistem geliştirilmeye başlandı ve birçok teknolojik ürünün alt yapısını oluşturdu. Şimdilerde ise daha gelişmiş ağ sistemleri ile çalışmalar yürütülüyor.

image

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
  • Dış Sitelerde Paylaş

 

Beynimizdeki nöral ağlar, binlerce sinir hücresinin birbirleriyle oluşturduğu milyarlarca bağlantıdan oluşuyor. Gerek kimyasal, gerekse elektriksel iletiler sinir hücrelerinin oluşturduğu bağlantılar tarafından bir nörondan diğerine aktarılıyor ve beynimiz içerisinde seyahat ediyor adeta! Tabii ki insan benzeri bir teknolojik ürün yaratmak için bu ağları kullanmak kaçınılmaz olacaktır. Bunu ilk fark edenler de biraz önce bahsettiğimiz Warren McCulloch and Walter Pitts ikilisi oldu. Peki bu nöral ağların yapay olanları nasıl çalışıyor? Yapay nöral ağlarda beynimizdeki uyarı iletimini sağlayan nöron benzeri yapılar kullanılıyor, bu yapıların birbirleriyle etkileşimi sayesinde öğrenme gerçekleştiriliyor. Evet öğrenme! Çünkü yapay zeka öğrenmeyi temel alıyor, kodlamayı değil. Ancak bilim insanlar hala daha yapay zekanın öğrenmesini ve sinirsel süreçlerini geliştirmek için insanın beynindeki biyolojik süreçleri incelemeye devam ediyor. Henüz bebeklik döneminde olan teknolojimiz için bu araştırmalar büyük umut vaadediyor. 

Medeniyet kurarak doğadan uzaklaştığımızı düşünsek de aslında hala doğa ile iç içeyiz. Onu etkiliyoruz, ondan etkileniyoruz. Kabul etmemiz gerekiyor ki, o bizlerden çok üstün ve ortaya koyduğu çözümlerden bazılarına yetecek teknolojimiz henüz yok. Doğa hayatın devam etmesi için elbet bir yolunu bulur, bilim ise onu taklit etmenin bir yolunu!

Kaynaklar ve İleri Okuma:

  1. PopSci - 1
  2. PopSci - 2
  3. PopSci - 3
  4. PopSci - 4
  5. Royal Society
  6. Science Direct - 1
  7. Science Direct - 2
  8. Science Daily
  9. BBC
  10. Ana Görsel: Pixabay
Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 0
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 29/03/2024 10:03:20 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/102

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Hızlı
Gezegen
Egzersiz
Yangın
Kuantum Fiziği
Diyet
Mavi
Antibiyotik
Balina
Evrim Tarihi
Genetik Değişim
İngiltere
Şiddet
Tür
Türlerin Kökeni
Hayatta Kalma
Gebelik
Doğal
Biyocoğrafya
Radyoaktif
Oyun
Astrofizik
Buz
İyi
Damar
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
M. Öztürk, et al. Doğa, Taklit ve Teknolojinin Birleştiği Nokta: Biyomimetik. (27 Mayıs 2011). Alındığı Tarih: 29 Mart 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/102
Öztürk, M., Bakırcı, Ç. M. (2011, May 27). Doğa, Taklit ve Teknolojinin Birleştiği Nokta: Biyomimetik. Evrim Ağacı. Retrieved March 29, 2024. from https://evrimagaci.org/s/102
M. Öztürk, et al. “Doğa, Taklit ve Teknolojinin Birleştiği Nokta: Biyomimetik.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 27 May. 2011, https://evrimagaci.org/s/102.
Öztürk, Meriç. Bakırcı, Çağrı Mert. “Doğa, Taklit ve Teknolojinin Birleştiği Nokta: Biyomimetik.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, May 27, 2011. https://evrimagaci.org/s/102.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close